(0322) 503 48 49

Yükleniciden(Müteahhitten) Taşınmaz Satın Alan Kişi Karşısında Arsa Sahibinin Sorumluluğu - Av. Arb. Mustafa ÖZKAN

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi - 3. Kişi - Harici Satış Sözleşmesi - Temlik - Yüklenici(Müteahhit) - Arsa Sahibinin Sorumluluğu

                     Kural olarak taşınmaz satış sözleşmeleri resmi şekle tabi olduğu için adi şekilde satış sözleşmesi yapılması mümkün değil ise de kat karşılığı inşaat sözleşmelerine konu bir taşınmazın yüklenici tarafından 3. Kişiler satışı söz konusu bu halde yüklenicinin inşaat sözleşmesi gereğince hakkını temlik ettiği kabul edildiği ve temlik işlemi de şekle tabi olmadığı için yüklenici ile 3. Kişiler arasında yapılan satış sözleşmelerin geçerli olduğu kabul edilmektedir[1].

         Kat karşılığı inşaat sözleşmesi ani edimli bir sözleşmedir. İnşaat yapım çalışmaları ifaya hazırlık olup teslim ile ifa gerçekleşmektedir. Ancak bazen dürüstlük kuralı gereği inşaatın geldiği seviye ve diğer objektif koşullar dikkate alındığında ani edimli sözleşme tasfiyesi adaletsiz çözüm ve hakkın kötüye kullanımını teşkil edebilirler. Bu neden ile ani. edimli olmasına rağmen sürekli edimli sözleşme tasfiyesine ilişkin hükümlerin tatbiki gerekmektedir.

                   Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde ileriye etkili fesih durumunda müteahhit, inşaatı bitirdiği oranda hissesine düşen arsa payı veya bağımsız bölüm talep edebilecektir. Fesih anına kadar sözleşme hükümleri ifa edilen edimler oranında geçerli kabul edilip ifa ve tasfiye buna göre yapılmaktadır.

                   Yüklenici arsa sahibine karşı edimleri getirdiği sürece alacak hakkı kazanır. Eğer yüklenici edimini yerine getirmemiş ise arsa sahibine karşı bir alacak hakkı doğmadığı için bu hakkın temliki de mümkün değildir. Hatta eğer sözleşmenin geriye etkili olarak feshi söz konusu  olursa fesih öncesi üçüncü kişiye tapuda devir yapılsa bile üçüncü kişiler adına nakil ettirilen tapu kayıtları yolsun tescile döneceği kabul edilmektedir. Burada yapı tapu kaydında satılmasına rağmen yapının hali hazırda inşaat olduğu için ve alıcı üçüncü kişinin bu durumu bildiği için  üçüncü kişi iyi niyet iddiasında bulunamamaktadır[2].

                   Yargıtay tarafından arsa sahibinin geriye etkili olarak fesih talebinde bulunabilmesi için inşaatın seviyesi önem arz etmektedir. Eğer inşaatın seviyesi arsa sahibi açısından kabul edilebir bir seviyeye gelmiş ise bu halde arsa sahibi ileriye etkili olarak sözleşmeyi fesh edebilecek ve bu halde 3. kişiler(müteahhit ile sözleşme yaparak konut vs satın alan kişiler) inşaatın ayıplı ve eksik işleri bedelini ödemek/depo etmek şartıyla  arsa sahiplerinden taşınmazın devrini talep edebilecektir[3]. Eğer fesih geriye etkili olacak ise bu halde arsa sahipleri müteahhitin yapmış olduğu imalaatlar sebebiyle 3. kişilere karşı sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde sorumlu olacaktır[4].

                   Yargıtay tarafından arsa sahibi açısından inşaatın kabul edilebilir seviyesinin fesih tarihi itibariyle % 95 olduğu olduğu kabul görmektedir[5].

           Bu açıklamalar ışığında davacıların taşınmazın mülkiyetine ilişkin hak talebinde bulunulabilmesi için inşaatın arsa sahipleri açısından kabul edilebilir bir seviyeye gelmesi(ileriye etkili fesih) gerekmektedir. Ayrıca kabul edilebilir seviyeye gelmiş olmasına rağmen inşatta eksikler ve ayıplar bulunuyor ise bunların giderilmesini sağlayacak  bedelinde Mahkemece depo ettirilmesi gerekmektedir.

                  Eğer inşaatın arsa sahipleri açısından kabul edilebilir bir seviyede olmaması halinde(geçmişe dönük fesih)  müteahhitin yapmış olduğu inşaattan arsa sahiplerinin kullanma yararı söz konusu ise bu halde bu yarar sebebiyle arsa sahipleri 3. Kişilere karşı sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince sorumlu olacaktır.


                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                           Av. Arb. Mustafa ÖZKAN

[1] Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2006/9187 E 2006/11816 K sayılı ilamına göre; ‘…Tapulu taşınmazın harici satışına ilişkin sözleşmeler resmi şekilde yapılmadığı için geçersizdir. (TMY 706, BK 213 Tapu Kanunu 26) Kural bu olmak ile birlikte kar karşılığı inşaat sözleşmeleri de yüklenici kendisine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğinde, kendisine verilecek konutları adına tescil için kişisel bir hak kazanır. Yüklenicinin tescil için kazandığı bu kişisel hakları BK 163 maddesi gereği yazılı olmak koşulu ile 3. kişiye devir ve temlik edebilir…’

[2] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2000/1-1280 E 2000/1554 K sayılı ilamına göre; ‘Yüklenicinin kendisine devredilen paya hak kazanabilmesi için edimini yerine getirmesi gerekir. Edim ise binayı imal ve teslimidir. Yüklenici edimini yerine getirmediği takdirde arsa sahibinin sözleşmenin feshini ve tapunun iptalini isteyebilme hakkı doğar. Yüklenicinin hakkını temellük eden üçüncü kişi onun ardılı olacağından selefinin haiz olduğu hakkı arsa sahibine karşı ileri sürebilir. Arsa sahibi de, yüklenici sözleşmeden doğan edimini yerine getirmediği takdirde sözleşmenin feshi ile üçüncü kişi üzerine oluşan tapunun iptalini isteyebilir. Başka bir anlatımla, üçüncü kişinin mülkiyet hakkının doğabilmesi için kendisine pay devreden yüklenicinin edimini yerine getirmesi gerekir. Aksi halde, yüklenici ve buna bağlı olarak ondan pay satın alan üçüncü kişiler üzerine yazılan tapu kayıtları illet ve sebepten yoksun hale gelir ve yapılan işlem, yolsuz tescil durumuna düşer. ….’

[3] Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 2016/16309 Esas 2017/7616 K Sayılı İlamına göre; ‘Yapılan bu genel açıklamalardan sonra, mahkemece 15.03.2005 tarihli eser sözleşmesi uyarınca dava konusu taşınmazın iskan ruhsatının yüklenici edimi olarak kararlaştırılıp kararlaştırılmadığı tartışılıp, mahallinde yeniden keşif yapılarak, 15.03.2005 tarihli eser sözleşmesi uyarınca inşaatın fiziki seviyesi saptanmalı, bu konuda teknik bilirkişilerden denetime elverişli rapor alınmalı, eksik iş varsa bu işlerin bedeli, ayrıca sözleşme uyarınca yüklenicinin yükümlülükleri de saptanarak, bu yükümlülüklerin tamamlanması için gereken eksik işler bedeli saptanmalı, bu bedellerin tamamının depo edilmesi için davacılara süre verilmeli, bu bedeller depo edildiğinde sözleşme ifa ile sonuçlanmış olacağından tapu iptal istemi hüküm altına alınmalı, aksi takdirde arsa sahipleri yönünden dava reddedilmelidir.

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 26.10.2004, 5268/7383. Sayılı kararı;Davada, davacının devraldığı şahsi hak nedeniyle tescile hak kazanıp kazanmadığının da ayrıca incelenmesi gerekir. Şöyle ki;Arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükler. Burada yüklenicinin temel borcu, sözleşmesine, fenne ve amacına uygun bir bina meydana getirerek arsa sahibine teslim etmektir. Zira, yüklenici bu nitelikleri taşıyan bir bina meydana getirmiş ve arsa sahibine teslim etmişse sözleşmenin karşı edimi olan arsa payının devredilmesini ondan isteyebilir. Bu hak doğrudan yüklenici tarafından talep edilebileceği gibi, yüklenicinin kişisel hakkını temellük eden üçüncü kişi de yüklenicinin halefi olarak tescil isteminde bulunabilir. Ancak yüklenicinin açtığı tescil davalarında olduğu gibi halefi olan üçüncü kişilerin açacağı tescil davalarında da tescile hak kazanılabilmesi için, yapının arsa sahibinin reddedemeyeceği bir seviyeye getirilmesi, ayıp ve eksikler varsa bunların yüklenicinin halefi olan üçüncü kişi tarafından giderilmesi veya karşılığının arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmesi (birlikte ifa kuralı) gerekir.Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş, yerinde konusunda uzman bilirkişilerle yeniden keşif yapılarak inşaatın arsa sahibinin reddedemeyeceği bir seviyeye getirip getirilmediğini saptamak, getirilmiş ancak, inşaatta eksiklikler varsa bunları ve para olarak değerini bulup hesaplatmak, ayrıca sözleşmesi uyarınca yüklenicinin yapması gerektiği halde yerine getirmediği başkaca iş kalemleri bulunmaktaysa bunların para olarak tutarını da hesaplayarak davacıya depo ettirmek, tüm bunlardan sonra arsa sahibi ve yüklenici arasındaki sözleşmede teslim iskan alınması koşuluna bağlandığından, iskan ruhsatı alım işlerini sağlamak üzere davacıya işin mahiyetine uygun bir mehil vermek, bütün bu sayılanların sonucuna uygun bir karar vermek gerekir

[4] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21/12/2005 Tarih 2005/685 Esas 2005/738 K sayılı İlamına göre; ‘Kural olarak her an yıktırılması gereken, kaçak inşa edilmiş yapının ekonomik değeri olamaz. Böyle bir yapıda bağımsız bölüm edindiğine dayanan üçüncü kişi, ödediği satış bedelinin yüklenci tarafından binanın inşasında kullanıldığını ve bu yolla arsa sahibinin zenginleştiğini öne sürerek ondan satış bedelini isteyemez. Ancak, üçüncü kişi yükleniciden satın aldığı bağımsız bölümü oturulacak duruma getirilmişse, su ve elektrik abone sözleşmelerini yapmışsa, arsa sahibi söz konusu yeri kiralayarak kira parası almışsa, kısaca İmar Yasasına aykırı inşa edilen binayı arsa sahibi kullanmakta veya gelirinden yararlanmaktaysa, bu durumun kanıtlanması koşuluyla, arsa sahibinin “üçüncü kişinin bağımsız bölümüne yaptığı zorunlu ve yararlı giderlerden” dolayı zenginleştiğinin kabulü gerekir. İnşa edilen kaçak yapının ekonomik değerinin bulunmayışı yararlananın zenginleşmesine engel oluşturmaz. Yukarıda değinildiği üzere, İmar Yasasına göre her an yıkılması gereken kaçak binanın bu niteliği bakımından, binada yapıldığı öne sürülen duvar, iç ince sıvası, elektrik ve su tesisatı, banyo ve mutfak fayansları, pencere ve kapılar için yapılan giderler istenemez ise de, bu giderler nedeniyle kullanılabilir duruma gelen dairenin “kullanma yararı”na sahip olması, dolayısıyla arsa sahibinin malvarlığına katkısı, kanıtlanabilirse, zenginleşmeden söz edilmelidir. Yükleniciden bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişinin yaptığını ileri sürdüğü giderlerin arsa sahibinin malvarlığına katkısı araştırılmalı/saptanmalı ve bunun geri verilmesi yönüne gidilmelidir..Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 2017/2217 Esas 2017/8114 K sayılı İlamına göre; ‘…Somut olaya gelince; davalılar arasındaki 27.03.2001 tarihli arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin 08.08.2007 tarihinde feshedildiği ve feshin geriye etkili yapıldığı görülmektedir. Gerçekten, fesih sonuçlarını ileriye etkili yapılmamışsa kural olarak geriye etkili meydana getirir. Geriye etkili fesihte taraflar sözleşme hiç yapılmamış gibi sözleşmenin yapıldığı tarihteki mal varlığı durumuna geleceklerinden ne yüklenici ne de onun temlik işleminde bulunduğu üçüncü kişi feshedilen sözleşmeye dayanarak bir bakıma sözleşmenin bedeli olan arsa payının devrini arsa sahiplerinden talep edemez. Bu gibi durumlarda ancak sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak arsa sahiplerinin malvarlıklarında yaratılan artı değerlerin para olarak iadesi istenebilir.

 ‘Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 2009/1031 Esas 2009/4125 K sayılı ilamına göre; ‘Feshin yapıldığı tarihteki inşaatın getirildiği fiziki seviye % 92’dir. Feshin ileriye veya geriye etkili olmasının ayrımı, yüklenicinin yapımını inşaatı kısmen tamamlaması, fakat temerrüdü yüzünden teslim edememesi halinde tasfiyenin nasıl yapılacağı sorunu ile ilişkilidir. Çünkü eğer feshin sonuçları geriye etkili olacaksa sözleşme yokmuşçasına tasfiye yapılacağından, yüklenici inşaattan yaptığı kısma orantılı arsa payı değil sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince imal ettiği inşaat bedelini alacak ve fesih ileriye etkili kabul edilirse, inşaatı getirdiği fiziki seviyeye orantılı arsa payını devrini talep edebilecektir

[5] Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 2016/1965 Esas 2018/5793 Karar Sayılı İlamına göre; 'somut olaya gelince; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; yukarıda belirtilen ilkelere aykırı olarak dava konusu inşaatın geldiği seviye belirlenmediği gibi yapının ruhsatlı olup olmadığı, mimari projeye uygun olup olmadığı da değerlendirilmemiştir. Binada henüz kat irtifakı kurulmadığı anlaşıldığından, binanın varsa onaylı ruhsatı ile onaylı mimari projesi getirtilerek, mahallinde keşif yapılmalı, bilirkişiden rapor alınmak suretiyle yukarıda açıklanan nedenlerle yapının kaçak olup olmadığı, kaçak ise ruhsat ve projesine uygun hale getirilip getirilemeyeceği araştırıldıktan sonra ... iptal ve tescil mümkün ise inşaatın fiziki seviyesi saptanmalı, bu konuda teknik bilirkişilerden denetime elverişli rapor alınmalı, inşaatın % 95 seviyesinde olduğu tespit edilirse eksik iş varsa bu işlerin bedeli de saptanmalı, ayrıca sözleşme uyarınca yüklenicinin yükümlülükleri arasında bulunan inşaat ile ilgili olarak ödenmesi gerekli belediye hissesi, SGK primleri, Mâliyeye yapılacak ödemeler ve sair ödemelerin bulunup bulunmadığı Belediye, SGK ve Mâliyeden yazışma yapılarak saptanmalı, eksik iş bedeli ve varsa borçlarını depo etmesi için davacıya mehil verilmeli, bu bedeller depo edildiğinde sözleşme ifa ile sonuçlanmış olacağından ... iptali ve tescil istemi hakkında bir karar verilmeli, aksi takdirde arsa sahibi yönünden dava reddedilmeli, davacının tazminat talebi hakkında bir karar verilmelidir.. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2011/192 Esas 2011/3284K sayılı ilamına göre; ‘…Kural olarak, BK'nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmelerinin bir türü olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde kısmi ifadan sözedilemez ise de, 25.01.1984 gün ve 3/1 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında, müteahhidin kendi kusuruyla işi muayyen zamanda bitirmeyerek temerrüde düşmesi nedeniyle sözleşmenin iş sahibi tarafından feshi halinde, uyuşmazlığın BK'nın 106-108. maddelerine göre çözümleneceğine, ancak, olayın niteliği ve özelliğinin haklı gösterdiği durumlarda, Medeni Kanun'un 2. maddesi hükmü gözetilerek, sözleşmenin ileriye etkili sonuç doğuracağına karar verilmiştir. Burada yüklenicinin ileriye etkili fesih sonuçlarından yararlanabilmesi için inşaatın en az %90 ve üzeri seviyeye getirilmiş olması zorunludur. Gerek Dairemizin, gerekse Hukuk Genel Kurulu'nun uygulamaları bu doğrultudadır. Hemen belirtilmelidir ki, ileriye etkili fesihte müteahhit, inşaatı getirebildiği seviyeye göre tapu payı almaya hak kazanmakta, arsa sahibi de geriye etkili feshin aksine, ifaya ekli cezayı ve ifanın gecikmesine bağlı zararlarını (BK.96. md.) müteahhitten isteyebilmektedir. Bu nedenlerle fesih isteme tarihinde inşaatın getirildiği seviyenin tesbiti çok önem arzetmektedir. Kuşkusuz teknik bir konu olan seviye tesbiti HUMK'nın 275. madde hükmünce uzman bilirkişiler tarafından saptanacaktır. Yine ileriye etkili fesihte tasfiye sonucunun da kararda açık seçik gösterilmesi ve yeni uyuşmazlıklara neden olunmadan taraflara aidiyeti gereken payların (bağımsız bölümlerin) HUMK'nın 388 ve 389. maddeleri hükmünce infazda tereddüt yaratmayacak biçimde belirlenmesi zorunludur. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2003/492 E 2003/1152 K sayılı ilamına göre;1. İfa ile sonuçlanmayan sözleşmenin feshi ve bu sözleşme uyarınca gerek yüklenicilere gerekse yüklenicilerden 3. kişilere geçirilen tapuların iptali davasında; inşaatın getirildiği seviye %82.03 olup bu seviye feshin ileriye etkili yapılmasını haklı kılmaz. 

2. Sözleşmenin geriye etkili olarak feshinde, tarafların hukuki durumu ve mal varlıkları akit tarihine dönecek, benzetmek gerekirse yanlar hiç sözleşme yapılmamış gibi bir işleme tabi tutulacaktır. 
Somut olayda yükleniciden tapu devralan 3. kişilerin kaderi de arsa sahibi ve yüklenici arasındaki ilişkinin sonucuna bağlıdır. 3. kişinin iyiniyetinden bahisle tapu iptali davasının reddi isabetsizdir. 
3. Sözleşme ilişkisine fesih suretiyle son verildiğinden ve aksi sözleşmede kararlaştırılmadığından, cezai şarta ilişkin istemlerin reddi gerekirken hüküm altına alınması isabetsizdir
.’

 

Online Soru Artık sorularınıza cevap aramaya son. Alanında uzman ekibimiz sorularınızı cevaplamak için sizleri bekliyor. Sorularınızı bize iletin uzman ekibimiz sizin için cevplasın